Deposition
01
ifade, tanık beyanı
a recorded testimony given outside of court by a witness or party involved in a legal case, used as evidence in future proceedings
Örnekler
The attorney scheduled a deposition with the key witness to gather essential information for the upcoming trial.
Avukat, yaklaşan duruşma için gerekli bilgileri toplamak üzere kilit tanıkla bir ifade alma randevusu ayarladı.
The court reporter meticulously transcribed the witness 's deposition to create an official record for the case.
Mahkeme katibi, davaya resmi bir kayıt oluşturmak için tanığın ifadesini titizlikle yazıya döktü.
02
görevden alma
removal of someone from a position of authority, especially a leader or monarch
Örnekler
If the deposition of the dictator succeeds, the country may enter a new era of democracy and reform.
Diktatörün devrilmesi başarılı olursa, ülke demokrasi ve reformun yeni bir çağına girebilir.
After the deposition, the once powerful ruler was exiled to a remote island.
Görevden alınmanın ardından, bir zamanlar güçlü olan hükümdar uzak bir adaya sürgün edildi.
03
the natural process by which material is laid down or accumulated, especially by wind, water, or ice
Örnekler
River deposition created a wide delta at the coast.
Layers of sand and silt show repeated cycles of deposition.
Leksikal Ağaç
redeposition
deposition
depose
