to culminate
01
zirveye yükselmek
to end by coming to a climactic point
Intransitive: to culminate in an outcome
Örnekler
Their efforts culminate in a successful outcome.
Çabaları başarılı bir sonuçla doruk noktasına ulaşıyor.
Their years of hard work culminated in the publication of their research.
Yıllarca süren sıkı çalışmaları, araştırmalarının yayınlanmasıyla doruk noktasına ulaştı.
Örnekler
The grand finale of the play culminated months of rehearsals and hard work by the entire cast and crew.
Oyunun büyük finali, tüm oyuncu ve ekibin aylar süren provalarını ve sıkı çalışmasını doruk noktasına ulaştırdı.
Their groundbreaking paper culminated years of extensive research and experiments on climate change.
Çığır açan makaleleri, iklim değişikliği üzerine yıllarca süren kapsamlı araştırma ve deneyleri doruk noktasına ulaştırdı.
03
doruk noktasına ulaşmak, zirve yapmak
to reach or create the highest point or peak of something
Intransitive
Örnekler
The mountain culminates at 12,000 feet, offering breathtaking views from the top.
Dağ 12.000 fit yükseklikte doruk noktasına ulaşır, tepeden nefes kesici manzaralar sunar.
The mountain range culminates in several towering peaks, visible from miles away.
Dağ sırası, kilometrelerce uzaktan görülebilen birkaç yüksek tepeyle doruk noktasına ulaşır.
04
doruk noktasına ulaşmak, en yüksek noktasına varmak
(of a celestial body) to reach its highest point in the sky
Intransitive: to culminate | to culminate point in time
Örnekler
The star culminated at midnight, reaching its highest point in the sky.
Yıldız gece yarısı tepe noktasına ulaştı, gökyüzündeki en yüksek noktasına ulaştı.
The planet will culminate at 9 PM tonight, crossing the meridian.
Gezegen bu gece saat 9'da tepe noktasına ulaşacak, meridyeni geçecek.
Leksikal Ağaç
culmination
culminate



























