coterminous
01
bitişik
equal in meaning, importance, extent, etc.
Örnekler
The two organizations ' missions were coterminous, leading to a strong partnership and shared objectives.
İki organizasyonun misyonları eşit ölçüde idi, bu da güçlü bir ortaklığa ve paylaşılan hedeflere yol açtı.
The deadlines for the grant application and the funding period were coterminous, aligning both processes efficiently.
Hibe başvurusu ve fonlama dönemi için son tarihler çakışıyordu, her iki süreci verimli bir şekilde hizalıyordu.
02
ortak sınırlı
(of areas of land or of countries) having a border in common
Örnekler
The two neighboring countries were coterminous, sharing a long and often disputed border.
İki komşu ülke bitişikti, uzun ve sık sık tartışmalı bir sınırı paylaşıyorlardı.
The provinces were coterminous, each extending to the edge of the other without any gaps.
Eyaletler bitişikti, her biri diğerinin kenarına kadar uzanıyordu ve hiçbir boşluk yoktu.
Leksikal Ağaç
coterminously
coterminous
