to connive
01
suç ortaklığı yapmak, gizlice işbirliği yapmak
to secretly cooperate or conspire with others, typically to commit wrongdoing or deceit
Örnekler
The corrupt officials connive with businessmen to embezzle public funds.
Yozlaşmış yetkililer, kamu fonlarını zimmete geçirmek için işadamlarıyla göz yumar.
Last year, the rival companies connived to fix prices and drive out competition.
Geçen yıl, rakip şirketler fiyatları sabitlemek ve rekabeti ortadan kaldırmak için anlaştılar.
02
göz yummak, suç ortaklığı yapmak
encourage or assent to illegally or criminally
03
entrika çevirmek
to knowingly ignore something illicit or improper without taking action to stop it
Örnekler
The supervisor connives at the employees' habitual tardiness, failing to address the issue.
Gözetmen, çalışanların alışılagelmiş gecikmelerine göz yumar, sorunu ele almaz.
Last year, the mayor connived at the corruption within the city council, allowing bribery to go unchecked.
Geçen yıl, belediye başkanı belediye meclisindeki yolsuzluğa göz yumdu, rüşvetin kontrolsüz gitmesine izin verdi.
Leksikal Ağaç
connivance
conniving
connive



























