to come apart
[phrase form: come]
01
parçalara ayrılmak, sökülmek
to disassemble or break into separate pieces
Intransitive
Örnekler
The toy robot came apart when it fell off the shelf.
Oyuncak robot rafın üzerinden düştüğünde parçalara ayrıldı.
The old wooden chair started to come apart after years of use.
Eski tahta sandalye yıllar kullanımdan sonra parçalanmaya başladı.
02
parçalanmak, dağılmak
to experience an emotional or mental breakdown
Intransitive
Örnekler
After the tragic news, she felt herself starting to come apart emotionally.
Trajik haberden sonra, duygusal olarak parçalanmaya başladığını hissetti.
The stress of the job caused him to come apart and have a breakdown.
İşin stresi onun parçalanmasına ve bir çöküş yaşamasına neden oldu.



























