to close in
[phrase form: close]
01
kuşatmak, tehditkâr bir şekilde yaklaşmak
to approach or surround someone or something, often in a way that is threatening or confining
Örnekler
The children felt a bit frightened as the forest closed in around them during their hike.
Çocuklar, yürüyüşleri sırasında orman etraflarında kapanırken biraz korktular.
We had to pick up our pace as the storm clouds started to close in, threatening heavy rain.
Fırtına bulutları yaklaşmaya başlayıp şiddetli yağmur tehdidi oluşturunca temposunu artırmak zorunda kaldık.
02
kısalmak, azalmak
(of the duration of daylight) to gradually decreases as the winter solstice approaches
Örnekler
As autumn transitions into winter, the days gradually close in, leaving us with shorter periods of daylight.
Sonbahar kışa dönüşürken, günler yavaş yavaş kısalır, bizi daha kısa gündüz süreleriyle bırakır.
Living in northern latitudes means experiencing the days closing in more drastically as the winter solstice nears.
Kuzey enlemlerinde yaşamak, kış gündönümü yaklaştıkça günlerin daha dramatik bir şekilde kısaldığını deneyimlemek demektir.
03
kararmak, kapanmak
(of the sky) to get darker as the night approaches
Örnekler
As the sun set, the sky started to close in, casting a beautiful array of colors across the horizon.
Güneş batarken, gökyüzü kapanmaya başladı ve ufukta güzel bir renk dizisi oluşturdu.
We watched as the day came to an end and the sky closed in, revealing the twinkling stars above.
Günün sona erdiğini ve gökyüzünün kapanarak üzerindeki parıldayan yıldızları ortaya çıkardığını izledik.



























