Chasm
01
uçurum, derin yarık
a deep fissure carved into the earth's surface
Örnekler
Hikers peered down the chasm, its walls plunging out of sight.
Yürüyüşçüler uçuruma aşağı baktı, duvarları görüş alanından kayboluyordu.
Rainwater collected at the bottom of the rocky chasm.
Yağmur suyu, kayalık uçurumun dibinde toplandı.
02
büyük fark
a profound division separating people, beliefs, or viewpoints
Örnekler
Political tensions exposed a chasm between urban and rural voters.
Siyasi gerilimler, kentsel ve kırsal seçmenler arasında bir uçurum ortaya çıkardı.
The debate revealed a chasm in their understanding of climate science.
Tartışma, iklim bilimi anlayışlarında bir uçurum ortaya çıkardı.



























