Cement
01
çimento
a gray powdery substance that becomes hard if it is mixed with water and sand, used for construction purposes such as sticking bricks of a wall together
Örnekler
The construction crew poured cement into the foundation trenches, beginning the process of building the new house.
İnşaat ekibi, temel hendeklerine çimento dökerek yeni evin inşaat sürecini başlattı.
The sidewalks were cracked and uneven, in need of repair and fresh cement.
Kaldırımlar çatlak ve düzensizdi, tamir ve taze çimento gerekiyordu.
02
a paved surface made of concrete
Örnekler
The children played on the cement outside the school.
Workers patched cracks in the cement.
03
any material that hardens to bind, adhere, or fasten objects together
Örnekler
Epoxy acts as a strong cement for metal parts.
Resin-based cement is used for woodworking.
04
a calcified tissue covering the root of a tooth, anchoring it in the jaw
Örnekler
The dentist examined the cement around the molars.
Cement attaches the tooth root to the periodontal ligament.
05
any of various materials used in dentistry to fill cavities or secure prosthetics
Örnekler
The dentist applied a dental cement to seal the cavity.
Dental cement must set quickly and bond securely.
to cement
01
çimentelemek, yapıştırmak
to securely attach or join objects together using a strong adhesive material
Transitive: to cement two things
Ditransitive: to cement sth to sth
Örnekler
The mason will cement the bricks together to build a solid wall.
Duvarcı, sağlam bir duvar inşa etmek için tuğlaları çimento ile birleştirecek.
It 's essential to properly cement the tiles to the floor to prevent them from loosening.
Fayansların gevşemesini önlemek için onları zemine uygun şekilde çimentolamak çok önemlidir.
02
sağlamlaştırmak
to make something such as an agreement, relationship, etc. stronger
Transitive: to cement an agreement or a relationship
Örnekler
The successful completion of the project helped to cement our partnership with the client.
Projenin başarılı bir şekilde tamamlanması, müşteri ile olan ortaklığımızı pekiştirmeye yardımcı oldu.
Their shared experiences during the trip helped to cement their friendship.
Yolculuk sırasındaki paylaştıkları deneyimler, arkadaşlıklarını pekiştirmeye yardımcı oldu.
03
çimentelemek, betonla kaplamak
to overlay or cover something with concrete
Transitive: to cement a surface
Örnekler
The workers cemented the driveway to provide a smooth surface for vehicles.
İşçiler, araçlar için pürüzsüz bir yüzey sağlamak üzere yolu çimentoladı.
The construction crew cemented the sidewalk to improve pedestrian safety.
İnşaat ekibi, yaya güvenliğini artırmak için kaldırımı çimento ile kapladı.
