to adjudicate
01
yargıcılık yapmak
to make a formal decision or judgment about who is right in an argument or dispute
Transitive: to adjudicate a case
Örnekler
The judge will adjudicate the case and determine the appropriate legal resolution.
Yargıç, davayı karara bağlayacak ve uygun yasal çözümü belirleyecek.
Arbitrators were appointed to adjudicate the labor dispute between the workers and the company.
İşçiler ve şirket arasındaki iş uyuşmazlığını çözmek için hakemler atandı.
02
sona erdirmek
to end or resolve a situation, especially a dispute
Transitive: to adjudicate a situation
Örnekler
The referee was asked to adjudicate the disputed goal during the match.
Hakemden maç sırasında tartışmalı golü karara bağlaması istendi.
The committee will adjudicate the competition results based on the performance criteria.
Komite, performans kriterlerine göre yarışma sonuçlarını karara bağlayacak.
Leksikal Ağaç
adjudication
adjudicative
adjudicator
adjudicate
adjudic
