adamant
01
dik başlı
showing firmness in one's opinions and refusing to be swayed or influenced
Örnekler
She was adamant about her decision to pursue a career in medicine, despite opposition from her family.
Ailesinin karşı çıkmasına rağmen, tıp alanında bir kariyer yapma kararında kararlı idi.
His adamant refusal to compromise on the terms of the contract led to a deadlock in negotiations.
Sözleşmenin şartlarında taviz vermeye yönelik kararlı reddi, müzakerelerde bir çıkmaza yol açtı.
Adamant
01
elmas, ham elmas
extremely hard, pure form of carbon, essentially diamond in its natural crystalline state
Örnekler
The ancient crown was set with a large adamant that caught the light magnificently.
Antik taç, ışığı muhteşem bir şekilde yakalayan büyük bir elmas ile süslenmişti.
Legends often spoke of swords tipped with adamant, capable of cutting through any material.
Efsaneler genellikle elmas uçlu, herhangi bir malzemeyi kesebilen kılıçlardan bahsederdi.
Leksikal Ağaç
adamantly
adamant
adam



























