to bolster
01
desteklemek
to enhance the strength or effect of something
Transitive: to bolster strength of something
Örnekler
Recent scientific findings have bolstered the theory that climate change poses severe risks.
Son bilimsel bulgular, iklim değişikliğinin ciddi riskler oluşturduğu teorisini güçlendirdi.
Companies tried to bolster their market share through expanded advertising campaigns.
Şirketler, genişletilmiş reklam kampanyaları aracılığıyla pazar paylarını güçlendirmeye çalıştı.
02
desteklemek, yastıklamak
to provide extra support or padding to a seat for added comfort
Transitive: to bolster a seat
Örnekler
She bolstered the chair with a soft cushion for more comfort.
Daha fazla rahatlık için sandalyeyi yumuşak bir yastıkla destekledi.
The old couch was bolstered with extra padding to make it more inviting.
Eski kanepe, daha davetkar hale getirmek için ek dolgu ile desteklendi.
03
desteklemek, güçlendirmek
to support or reinforce something using a long, narrow cushion or bolster
Transitive: to bolster sth
Örnekler
She bolstered the pillow with a soft cushion to provide better neck support.
O, daha iyi boyun desteği sağlamak için yumuşak bir yastıkla yastığı destekledi.
The bed was bolstered with a firm pillow to support his back while reading.
Yatak, okurken sırtını desteklemek için sağlam bir yastıkla desteklendi.
Bolster
01
a long, narrow pillow placed across the head of a bed or beneath regular pillows for support or decoration
Örnekler
She arranged the bolster neatly beneath the pillows.
The bed was decorated with matching cushions and a bolster.
