to piece together
/pˈiːs təɡˈɛðɚ/
/pˈiːs təɡˈɛðə/
to piece together
[phrase form: piece]
01
bir araya getirmek, parçaları birleştirmek
to create something by joining separate parts or elements
Transitive: to piece together sth
Örnekler
The curator worked to piece together the damaged artwork.
Küratör, hasarlı sanat eserini bir araya getirmek için çalıştı.
The carpenter skillfully pieced the furniture together with precision.
Marangoz, mobilyaları hassasiyetle bir araya getirdi.
02
birleştirmek, parçaları bir araya getirmek
to attempt to understand a situation by putting different information together
Transitive: to piece together a situation
Örnekler
After talking to several witnesses, she managed to piece the story together and understand what had really happened.
Birkaç tanıkla konuştuktan sonra, hikayeyi bir araya getirmeyi başardı ve gerçekte ne olduğunu anladı.
By examining the fragments of ancient pottery, archaeologists hope to piece together the history of the lost civilization.
Antik çömlek parçalarını inceleyerek arkeologlar, kayıp uygarlığın tarihini bir araya getirmeyi umuyor.
