to lie ahead
[phrase form: lie]
01
önümüzde yatmak, gelecekte olmak
to be planned or expected to happen in the future
Örnekler
We do n't know what lies ahead, but we are hopeful and excited to embrace the unknown.
Önümüzde bizi neyin beklediğini bilmiyoruz, ancak bilinmeyeni kucaklamak için umutlu ve heyecanlıyız.
The future is full of possibilities, with many exciting adventures lying ahead.
Gelecek birçok heyecan verici macerayla dolu, önümüzde birçok olasılık var.
02
önünde uzanmak, önünde yer almak
to be situated or located in front of someone or something
Örnekler
As we hiked through the forest, a wide river lay ahead, its waters glistening in the sunlight.
Orman boyunca yürürken, önümüzde geniş bir nehir uzanıyordu, suları güneş ışığında parlıyordu.
The towering mountain range lay ahead, its snow-capped peaks piercing the clear blue sky.
Yükselen dağ sırası önümüzde uzanıyordu, karlı zirveleri berrak mavi gökyüzünü deliyordu.
