uprightly
Örnekler
He lived uprightly, always choosing to do what was right even when it was difficult.
Dürüstçe yaşadı, zor olduğunda bile her zaman doğru olanı yapmayı seçti.
The judge acted uprightly, ensuring fairness throughout the trial.
Hakim, duruşma boyunca adaleti sağlayarak dürüstçe hareket etti.
02
dik bir şekilde, diklemesine
in a vertical or erect position
Örnekler
The statue stood uprightly in the town square, visible from all directions.
Heykel, kasaba meydanında dik bir şekilde duruyordu ve her yönden görülebiliyordu.
She held the picture frame uprightly against the wall to check its alignment.
Çerçeveyi duvara karşı dik bir şekilde tutarak hizasını kontrol etti.
Leksikal Ağaç
uprightly
rightly
right



























