unfamiliar
Örnekler
The unfamiliar language spoken by the locals made it difficult for her to communicate.
Yerlilerin konuştuğu tanıdık olmayan dil, onun iletişim kurmasını zorlaştırdı.
Walking down the dark alley at night felt unsettling and unfamiliar.
Gece karanlık sokakta yürümek rahatsız edici ve tanıdık olmayan bir his veriyordu.
02
aşina olmayan, bilinmeyen
(of a person) lacking knowledge or experience about something
Örnekler
She felt unfamiliar with the subject, having never studied it before.
Konuya hiç çalışmadığı için konuya aşina değildi.
The new employee was unfamiliar with the company's policies and procedures.
Yeni çalışan, şirketin politikaları ve prosedürleriyle aşina değildi.
Leksikal Ağaç
unfamiliar
familiar



























