undue
01
aşırı, gereksiz
beyond what is appropriate or necessary
Örnekler
The manager faced criticism for placing undue pressure on employees to meet unrealistic deadlines.
Yönetici, gerçekçi olmayan son teslim tarihlerini karşılamak için çalışanlara aşırı baskı yapmakla eleştirildi.
She received undue attention from the media after her controversial remarks.
Tartışmalı açıklamalarından sonra medyadan aşırı ilgi gördü.
02
ödenmemiş, tahsil edilemez
not yet required to be paid
Örnekler
The loan amount remains undue until the specified payment date arrives.
Kredi tutarı, belirtilen ödeme tarihi gelene kadar ödenmemiş olarak kalır.
Since the invoice is undue, there's no need to worry about it this month.
Fatura ödenmesi gerekmeyen olduğu için bu ay endişelenmeye gerek yok.
03
haksız, adil olmayan
unjustified or unfair, lacking proper reason or fairness
Örnekler
The student felt that the teacher 's punishment was undue, given the minor infraction.
Öğrenci, küçük bir ihlal olmasına rağmen öğretmenin cezasının haksız olduğunu düşündü.
They were subject to undue criticism that was n’t based on the actual quality of their work.
Çalışmalarının gerçek kalitesine dayanmayan haksız eleştirilere maruz kaldılar.
Leksikal Ağaç
undue
due



























