unceasing
01
durmaksızın, kesintisiz
continuing without stopping or pausing
Örnekler
The unceasing rain flooded the streets and caused traffic delays.
Durmak bilmeyen yağmur sokakları sular altında bıraktı ve trafik gecikmelerine neden oldu.
The unceasing hum of the machines in the factory was a constant background noise.
Fabrikadaki makinelerin durmaksızın çıkardığı uğultu sürekli bir arka plan gürültüsüydü.
02
durmaksızın, kesintisiz
continuing forever or for an indefinite period of time
Örnekler
His unceasing efforts to solve the problem eventually led to a breakthrough.
Sorunu çözmek için ara vermeyen çabaları sonunda bir atılıma yol açtı.
Despite many setbacks, she showed unceasing determination to achieve her dreams.
Birçok engel olmasına rağmen, hayallerine ulaşmak için durmaksızın bir kararlılık gösterdi.
Leksikal Ağaç
unceasingly
unceasing
cease



























