to tie down
[phrase form: tie]
01
bağlamak, kısıtlamak
to set rules that restrict freedom
Örnekler
He felt tied down by too many commitments.
Çok fazla taahhüt tarafından bağlı hissetti.
She was tied down by a large loan.
Büyük bir krediyle bağlanmıştı.
02
bağlamak, sabitlemek
to use ropes or similar restraints to secure an object and prevent it from moving
Örnekler
They tied down the Christmas tree on top of the car for the ride home.
Eve dönüş yolculuğu için Noel ağacını arabanın üstüne bağladılar.
Please tie down the boat to the dock to prevent drifting.
Lütfen, sürüklenmeyi önlemek için tekneyi iskeleye bağlayın.
