bilateral
01
iki yanlı
involving or relating to two sides or parties
Örnekler
The two countries signed a bilateral agreement to enhance trade relations.
İki ülke, ticaret ilişkilerini geliştirmek için iki taraflı bir anlaşma imzaladı.
The bilateral talks aimed to resolve the longstanding conflict.
İki taraflı görüşmeler, uzun süredir devam eden çatışmayı çözmeyi amaçlıyordu.
02
iki taraflı
possessing two sides
03
ikili
concerning two groups or countries
Örnekler
The two nations signed a bilateral trade agreement.
İki ülke ikili bir ticaret anlaşması imzaladı.
They held a bilateral meeting to discuss the new policy.
Yeni politikayı tartışmak için iki taraflı bir toplantı yaptılar.
Leksikal Ağaç
bilateral
lateral
later



























