to stunt
01
yavaşlatmak, engellemek
to stop or slow down the development or growth of something
Transitive: to stunt development or growth of something
Örnekler
Lack of sunlight can stunt the growth of plants.
Güneş ışığının eksikliği, bitkilerin büyümesini engelleyebilir.
Harsh criticism can stunt a person's confidence and creativity.
Sert eleştiriler bir kişinin özgüvenini ve yaratıcılığını engelleyebilir.
02
cesaret isleri yapmak, gösterişli hünerler sergilemek
to perform daring or impressive tricks
Intransitive
Örnekler
He trained for years to stunt with a parachute, jumping from planes for shows.
Gösteriler için uçaklardan atlayarak, paraşütle dublörlük yapmak için yıllarca eğitim aldı.
The aerobatic team stunted through the skies, leaving trails of smoke behind them.
Akrobasi ekibi, arkalarında duman izleri bırakarak gökyüzünde stunt yaptı.
Stunt
01
dikkat çekici eylem
a difficult or strange action done to attract attention, especially in advertising or politics
02
tam büyümesi engellenmiş bir yaratık (özellikle bir balina), tam büyüklüğüne ulaşması engellenmiş bir canlı (özellikle bir balina)
a creature (especially a whale) that has been prevented from attaining full growth
Örnekler
The actor performed his own stunt during the action scene, impressing the crew.
Aktör, aksiyon sahnesinde kendi dublörlüğünü yaparak ekibi etkiledi.
The movie featured a thrilling stunt where the car jumped over a ramp.
Film, arabanın bir rampadan atladığı heyecan verici bir dublörlük sahnesi içeriyordu.
Leksikal Ağaç
stunted
stunting
stunt



























