stratified
01
tabakalı, katmanlı
organized into distinct levels or categories
Örnekler
The company had a stratified management structure, from interns to executives.
Şirketin, stajyerlerden yöneticilere kadar katmanlı bir yönetim yapısı vardı.
The education system is stratified, with honors programs and remedial tracks.
Eğitim sistemi, onur programları ve telafi izleri ile tabakalıdır.
02
tabakalı, farklı katmanlardan oluşan
formed in distinct layers, typically referring to geological or physical structures
Örnekler
The canyon walls revealed stratified rock formations dating back millions of years.
Kanyon duvarları, milyonlarca yıl öncesine dayanan tabakalı kaya oluşumlarını ortaya çıkardı.
The soil was stratified, with clay beneath a layer of loam.
Toprak tabakalı idi, kilin üzerinde bir humus tabakası vardı.
03
characterized by divisions in social class or status, often with unequal access to resources or power
Örnekler
The city was deeply stratified, with wealth concentrated in a few neighborhoods.
Şehir, servetin birkaç mahallede yoğunlaşmasıyla derinden tabakalaşmıştı.
Access to education remains stratified along socioeconomic lines.
Eğitime erişim sosyoekonomik çizgiler boyunca tabakalaşmış olarak kalır.
Leksikal Ağaç
unstratified
stratified
stratify



























