static
Örnekler
The static position of the statue gave it a sense of permanence in the park.
Hedefin statik pozisyonu, parkta bir kalıcılık hissi verdi.
The static line of cars stretched for miles on the congested highway.
Tıkalı otoyolda durağan araba hattı kilometrelerce uzanıyordu.
02
statik, elektrostatik
concerned with or producing or caused by static electricity
03
durgun
showing little to no change at all
Örnekler
The student 's grades showed a static pattern, with no improvements or declines over the semester.
Öğrencinin notları, dönem boyunca hiçbir iyileşme veya düşüş göstermeyen statik bir model sergiledi.
The population of the town has remained static for the past decade, with no significant increase or decrease.
Kasabanın nüfusu son on yıldır statik kalmış, önemli bir artış veya azalma olmamıştır.
Static
01
öfkeli eleştiri, kınama
angry criticism
02
parazit
interfering noises on telecommunication systems, such as radio, caused by electrical disturbances in the air
Leksikal Ağaç
prostatic
static
state
