soggy
01
ıslak, sulu
lacking firmness or usual texture due to being soaked through with moisture or water
Örnekler
The ground was soggy from the heavy rain, making it difficult to walk.
Yoğun yağmurdan dolayı zemin ıslak ve yürümek zordu.
The heavy rain turned the park into a soggy mess, making it impossible to walk without sinking into the ground.
Şiddetli yağmur, parkı ıslak bir karmaşaya dönüştürdü ve yere batmadan yürümeyi imkansız hale getirdi.
02
hamur gibi, ıslak
(of food) doughy and heavy, often due to undercooking or excessive moisture
Örnekler
The pizza crust was soggy and lacked the crispness it should have had.
Pizzanın kenarı hamur gibi ve olması gereken gevrekliğinden yoksundu.
Her muffins turned out soggy in the middle, making them hard to eat.
Onun kekleri ortada hamur gibi çıktı, bu da onları yemeyi zorlaştırdı.
Örnekler
The critic described the novel as filled with soggy prose that failed to engage readers.
Eleştirmen, romanı okuyucuları etkilemeyen cansız bir dille dolu olarak nitelendirdi.
After reading several chapters of soggy writing, she found herself losing interest in the plot.
Birkaç bölüm sıkıcı yazı okuduktan sonra, kendini hikayeye olan ilgisini kaybederken buldu.
Leksikal Ağaç
sogginess
soggy
