Beater
01
çırpıcı, döğücü
an implement for beating
02
avcı yardımcısı, yaban hayvanı çıkaran
a worker who rouses wild game from under cover for a hunter
03
hurda, çürük araba
a vehicle that is in poor condition, typically used for rough or off-road driving
Örnekler
The old beater they bought for a few hundred dollars got them through their road trip without any issues.
Birkaç yüz dolara aldıkları eski hurda, onları yolculukları boyunca sorunsuz bir şekilde götürdü.
He 's looking to sell his beater and upgrade to a more reliable vehicle.
O, hurda arabasını satıp daha güvenilir bir araca geçmek istiyor.
04
eskimiş ayakkabılar, yıpranmış ayakkabılar
a shoe worn regularly and roughly, often getting dirty or scuffed
Örnekler
I wore my beaters to the park since I did n't want to ruin my new kicks.
Yeni ayakkabılarımı mahvetmek istemediğim için parka eskimiş ayakkabılarımı giydim.
Those old Nikes are my favorite beaters.
O eski Nikes benim en sevdiğim gündelik ayakkabılarım.
Leksikal Ağaç
beater
beat



























