Rim
01
kenar, çerçeve
the outer edge or border of a circular object, often serving as a boundary or support
Örnekler
She admired the intricate design on the rim of the antique porcelain bowl.
Antik porselen kaseinin kenarındaki karmaşık tasarımı hayranlıkla inceledi.
The rim of the crater on the moon was clearly visible through the telescope.
Ay'daki kraterin kenarı teleskopla net bir şekilde görülebiliyordu.
02
kenar, ağız
the top edge of a vessel or other container
03
kenar, çerçeve
a projection used for strength or for attaching to another object
04
jant, kenar
the outer edge of a wheel that holds the tire
Örnekler
She cleaned the rims to remove dirt and brake dust.
O, kir ve fren tozunu temizlemek için jantları temizledi.
The rim was bent after hitting the curb.
Jant, kaldırıma çarptıktan sonra bükülmüştü.
05
çember
(basketball) the hoop from which the net is suspended
to rim
01
kenarında koşmak, çerçevenin etrafında dolaşmak
run around the rim of
02
kenarında yuvarlanmak, jantın etrafında dönmek
roll around the rim of
03
kenarlık takmak, çerçevelemek
furnish with a rim
Leksikal Ağaç
rimless
rimy
rim
