repellent
01
causing intense dislike, disgust, or aversion
Örnekler
The smell from the garbage was utterly repellent.
His repellent behavior drove everyone away.
02
unable to blend with or absorb another substance
Örnekler
The material 's repellent finish prevents corrosion.
Oil is naturally repellent to water.
Repellent
01
itici, itici güç
the ability or force that drives something away or prevents approach
Örnekler
The strong magnetic repellent between the poles prevented them from touching.
Kutuplar arasındaki güçlü manyetik itme onların birbirine dokunmasını engelledi.
Fear acted as a natural repellent, keeping him from entering the dark alley.
Korku, onun karanlık sokağa girmesini engelleyerek doğal bir caydırıcı olarak hareket etti.
02
kovucu, uzaklaştırıcı
a substance applied to keep animals away
Örnekler
Mosquito repellent is essential in tropical regions.
Sivrisinek kovucu tropikal bölgelerde gereklidir.
The farmer sprayed a deer repellent around the crops.
Çiftçi, ekinlerin etrafına bir geyik kovucu püskürttü.
03
su geçirmez, hidrofobik
a substance used to treat materials to make them resistant to water
Örnekler
The jacket was coated with a water-repellent.
Ceket, su geçirmez bir itici madde ile kaplanmıştı.
The tent fabric was treated with a repellent to keep it dry.
Çadır kumaşı, onu kuru tutmak için bir itici madde ile işlendi.
Leksikal Ağaç
repellently
repellent
repel
