to bankrupt
01
iflas ettirmek, batırmak
to cause a person or organization to become legally unable to pay debts
Örnekler
Poor sales bankrupted the family business within a year.
Zayıf satışlar aile işini bir yıl içinde iflas ettirdi.
Overspending on the project bankrupted the startup.
Proje üzerinde aşırı harcama, startup'ı iflas ettirdi.
bankrupt
01
iflas etmiş
(of organizations or people) legally declared as unable to pay their debts to creditors
Örnekler
After years of financial mismanagement, the business went bankrupt.
Yıllarca süren kötü finansal yönetimin ardından, iş iflas etti.
The investor lost everything when the brokerage firm went bankrupt.
Aracı kurum iflas ettiğinde yatırımcı her şeyini kaybetti.
Bankrupt
01
iflas etmiş, müflis
a person or organization that has been legally declared unable to pay their debts
