Qualm
01
tereddüt
a feeling of doubt or uneasiness, often related to one's conscience or sense of right and wrong
Örnekler
She had no qualms about speaking her mind, even if her opinions were unpopular.
Görüşleri popüler olmasa bile, aklından geçenleri söylemek konusunda hiçbir tereddüt yaşamadı.
Despite the lucrative offer, he felt a qualm about accepting the job because of the company's unethical practices.
Kazançlı teklife rağmen, şirketin etik olmayan uygulamaları nedeniyle işi kabul etme konusunda bir vicdan azabı hissetti.
02
hafif bir rahatsızlık hissi, geçici bir mide bulantısı
a slight feeling of nausea or unease, often temporary
Örnekler
She suddenly felt a qualm after eating too quickly.
Çok hızlı yedikten sonra aniden bir rahatsızlık hissetti.
He experienced qualms while riding the roller coaster.
Roller coaster binerken mide bulantısı hissetti.
