provocatively
01
kışkırtıcı bir biçimde
in a way that deliberately causes anger, offense, or a strong emotional reaction
Örnekler
She smiled provocatively during the heated argument.
Hararetli tartışma sırasında kışkırtıcı bir şekilde gülümsedi.
The protesters stood provocatively near the government building.
Protestocular, hükümet binasının yakınında provokatif bir şekilde durdu.
02
kışkırtıcı bir şekilde, tartışma yaratacak şekilde
in a way that stimulates thought or discussion about challenging or important topics
Örnekler
The film addressed social inequality provocatively, making viewers reconsider their beliefs.
Film, sosyal eşitsizliği düşündürücü bir şekilde ele aldı ve izleyicilerin inançlarını yeniden düşünmelerini sağladı.
The artist 's work commented provocatively on consumer culture.
Sanatçının çalışması, tüketim kültürü üzerine düşündürücü bir şekilde yorum yaptı.
03
kışkırtıcı bir şekilde, tahrik edici bir tarzda
in a manner intended to attract sexual attention or arouse desire
Örnekler
She dressed provocatively for the party.
Parti için provokatif bir şekilde giyindi.
He looked at her provocatively across the room.
Odanın karşısından ona kışkırtıcı bir şekilde baktı.
Leksikal Ağaç
provocatively
provocative
vocative



























