preconceived
01
önceden oluşturulmuş, ön yargılı
(of ideas or opinions) formed before having enough information or experience
Örnekler
She approached the project with an open mind, free from any preconceived notions about how it should be done.
O, projeye, nasıl yapılması gerektiğine dair herhangi bir önceden belirlenmiş fikirden uzak, açık bir zihinle yaklaştı.
The psychologist encouraged her patients to examine their preconceived beliefs about therapy before beginning treatment.
Psikolog, hastalarını tedaviye başlamadan önce terapi hakkındaki önceden edinilmiş inançlarını incelemeye teşvik etti.
Leksikal Ağaç
preconceived
preconceive
conceive



























