Potency
01
iktidar
the power to have an impact on others
Örnekler
The politician ’s speech had a remarkable potency, swaying the opinions of many undecided voters.
Politikacının konuşması, birçok kararsız seçmenin görüşlerini etkileyen dikkat çekici bir etkiye sahipti.
The artist ’s work gained potency over time, influencing generations of new creators.
Sanatçının çalışması zamanla etki gücü kazandı, yeni yaratıcı nesilleri etkiledi.
02
güç, kapasite
the capacity or ability of an organism, often referring to its genetic potential, reproductive success, or influence within its environment
Örnekler
The potency of a dominant male lion ensures that his genes are widely spread throughout the pride.
Baskın bir erkek aslanın gücü, genlerinin sürü içinde geniş çapta yayılmasını sağlar.
Natural selection favors individuals with higher potency in terms of survival and reproduction.
Doğal seleksiyon, hayatta kalma ve üreme açısından daha yüksek potansiyele sahip bireyleri destekler.
03
potans, cinsel kapasite
the state of being potent; a male's capacity to have sexual intercourse
04
potansiyel, kapasite
the inherent capacity for coming into being
Leksikal Ağaç
impotency
prepotency
potency
potence
