to plummet
01
ansızın düşmek
to fall to the ground rapidly
Intransitive
Örnekler
The elevator malfunctioned and began to plummet to the ground, causing panic among the passengers.
Asansör arızalandı ve yere hızla düşmeye başladı, bu da yolcular arasında paniğe neden oldu.
During the storm, visibility was reduced, and the aircraft accidentally plummeted through the thick clouds.
Fırtına sırasında görüş azaldı ve uçak kazara kalın bulutların arasından düştü.
02
aniden düşmek
to decline in amount or value in a sudden and rapid way
Intransitive
Örnekler
After the disappointing earnings report, the company 's stock value began to plummet.
Hayal kırıklığı yaratan kazanç raporunun ardından, şirketin hisse değeri düşmeye başladı.
Following the unexpected announcement, the currency exchange rate started to plummet.
Beklenmedik duyurunun ardından, döviz kuru düşüşe geçti.
Plummet
01
şakül çizgisinin kurşun ağırlığı, şakül hattının ağırlığı
the metal bob of a plumb line



























