to perceive
01
algılamak, sezmek
to realize through the senses
Transitive: to perceive a sensory stimulus
Örnekler
As she touched the fabric, she perceived its softness and knew it was made of silk.
Kumaşa dokunduğunda, yumuşaklığını algıladı ve ipekten yapıldığını anladı.
When he entered the room, he immediately perceived the scent of fresh flowers.
Odaya girdiğinde, hemen taze çiçeklerin kokusunu algıladı.
Örnekler
He did n't initially understand the implications, but soon perceived the gravity of the decision.
Başlangıçta çıkarımları anlamadı, ancak kararın ciddiyetini kısa sürede algıladı.
When she read the letter, she immediately perceived the urgency of the situation.
Mektubu okuduğunda, durumun aciliyetini hemen algıladı.
03
algılamak, değerlendirmek
to understand or think about someone or something in a certain way
Örnekler
People often perceive him as confident and friendly.
İnsanlar onu genellikle kendinden emin ve arkadaş canlısı olarak algılar.
She perceived the comment as rude, even if it was not meant that way.
Yorumu kaba olarak algıladı, öyle amaçlanmamış olsa bile.
Leksikal Ağaç
misperceive
perceivable
perceived
perceive
