Paradigm
01
paradigma
a structured set showing how a word changes to express different grammatical categories such as tense, mood, voice, aspect, person, number, gender, or case
Örnekler
The verb run has the paradigm: run, runs, ran, running.
'Run' fiilinin paradigması şudur: run, runs, ran, running.
Latin nouns follow specific paradigms to show case endings like puella, puellae, puellam, etc.
Latince isimler, puella, puellae, puellam vb. gibi durum son eklerini göstermek için belirli paradigmalar izler.
Örnekler
The new smartphone design became a paradigm of sleek, modern technology in the industry.
Yeni akıllı telefon tasarımı, endüstride şık ve modern teknolojinin bir paradigması haline geldi.
Her approach to leadership is considered a paradigm of effective management and team-building.
Liderlik yaklaşımı, etkili yönetim ve takım oluşturmanın bir paradigması olarak kabul edilir.
03
kendi türünün yegane örneği
a selection of theories and ideas that explain how a particular school, subject, or discipline is generally understood
Örnekler
The new research shifted the paradigm of how we understand climate change.
Yeni araştırma, iklim değişikliğini nasıl anladığımız konusundaki paradigmayı değiştirdi.
The teacher explained the scientific paradigm to help students grasp the concept.
Öğretmen, öğrencilerin kavramı kavramasına yardımcı olmak için bilimsel paradigmayı açıkladı.
04
paradigma, örnek
a set of linguistic units, words or morphemes, that share a grammatical function and can replace one another in a given syntactic slot
Örnekler
In " She saw a cat, " the word cat belongs to a noun paradigm: dog, child, book, etc.
"O bir kedi gördü" cümlesinde, kedi kelimesi bir isim paradigmasına aittir: köpek, çocuk, kitap, vb.
The slot " He _ _ _ quickly " allows verbs like ran, walked, drove, jumped — all in paradigmatic relation.
« O hızlı ___ » yuvası koştu, yürüdü, sürdü, atladı gibi fiillere izin verir — hepsi paradigmatik ilişki içinde.
Leksikal Ağaç
paradigmatic
paradigm



























