odorous
01
kokulu, hoş kokulu
having a distinct smell, which can be either pleasant or unpleasant
Örnekler
The odorous cheese was a bit too strong for some of the guests.
Kokulu peynir bazı misafirler için biraz fazla güçlüydü.
The odorous spices in the dish added a rich, complex flavor to the meal.
Yemekteki kokulu baharatlar, yemeğe zengin ve karmaşık bir lezzet kattı.
1.1
kötü kokulu
possessing a distinct or recognizable scent, often unpleasant
Örnekler
He wrinkled his nose at the odorous socks left on the floor.
Yerde bırakılan kokulu çoraplara burun kıvırdı.
The odorous trash bin emitted a foul smell.
Kokulu çöp kutusu kötü bir koku yayıyordu.
1.2
kokulu
having a natural and pleasant scent or aroma
Örnekler
The odorous blossoms of the jasmine plant filled the evening air with a delightful fragrance.
Yasemin bitkisinin kokulu çiçekleri akşam havasını hoş bir kokuyla doldurdu.
She kept a bundle of odorous lavender in her drawer to give her clothes a fresh, calming scent.
Çekmecesinde giysilerine taze ve sakinleştirici bir koku vermek için bir demet kokulu lavanta bulundurdu.
Leksikal Ağaç
inodorous
odorous
odor
