Neck
01
boyun
the body part that is connecting the head to the shoulders
Örnekler
He turned his head from side to side, testing the flexibility of his neck.
Başını bir yandan diğer yana çevirdi, boynunun esnekliğini test etti.
He wore a scarf to keep his neck warm in the cold weather.
Soğuk havada boynunu sıcak tutmak için bir atkı taktı.
02
yaka
the opening part of any garment that is near or around the neck
03
gerdan eti
a cut of meat derived from the neck region of an animal, typically used in stews, soups, and braised dishes
Örnekler
He prepared a flavorful pork neck curry, simmered in a fragrant blend of spices and coconut milk.
Baharat ve hindistan cevizi sütünün kokulu bir karışımında pişirilmiş lezzetli bir domuz boyun köri hazırladı.
She enjoyed a comforting bowl of chicken noodle soup, with tender pieces of neck meat.
O, yumuşak boyun eti parçalarıyla dolu rahatlatıcı bir kase tavuk şehriye çorbasının tadını çıkardı.
04
çalgı sapı
the part on a stringed musical instrument that extends from its main body, upon which the fingerboard is found
05
sütunda başın hemen altındaki dar kısım
the narrow, usually cylindrical section between the capital and the shaft of a column, serving as a transitional element
06
kıstak, kara şeridi
a narrow elongated projecting strip of land
to neck
01
tutkuyla öpmek, okşamak
kiss, embrace, or fondle with sexual passion
Dialect
British
British02
içmek
to drink alcohol quickly or eagerly
Leksikal Ağaç
neckless
necklet
necklike
neck
