mountainous
01
dağlık
(of an area) having a lot of mountains
Örnekler
The mountainous region offers breathtaking views and challenging hikes.
Dağlık bölge, nefes kesici manzaralar ve zorlu yürüyüşler sunar.
They drove through a mountainous landscape on their road trip.
Yolculuklarında dağlık bir manzaradan geçtiler.
02
devasa
substantial or grand on a scale similar to that of a mountain
Örnekler
The mountainous pile of paperwork on his desk seemed insurmountable by the end of the week.
Masasının üzerindeki dağ gibi evrak yığını haftanın sonunda aşılamaz görünüyordu.
Faced with mountainous expectations, the young athlete trained harder than ever to meet them.
Dağ gibi beklentilerle karşı karşıya kalan genç atlet, bunları karşılamak için her zamankinden daha sıkı çalıştı.
03
dağlık, engebeli
having hills and crags
Leksikal Ağaç
mountainous
mountain



























