Morrow
01
ertesi gün, gelecek gün
the day after today, often used in a more poetic or formal context
Old use
Örnekler
On the morrow, they would depart for their long journey.
Ertesi gün, uzun yolculuklarına çıkacaklardı.
He vowed to settle the matter on the morrow, as promised.
Söz verdiği gibi, konuyu ertesi gün halletmeye yemin etti.
02
yarın, gelecek
the time that is to come soon, often used in a philosophical or reflective sense
Old useÖrnekler
The farmer worried about the morrow, unsure if the crops would survive the coming storm.
Çiftçi, yarın için endişeleniyordu, mahsullerin gelecek fırtınadan kurtulup kurtulamayacağından emin değildi.
The merchant could n't focus on the present, always preoccupied with the uncertainties of the morrow.
Tüccar, her zaman yarının belirsizlikleriyle meşgul olduğu için şimdiki ana odaklanamıyordu.
