less
01
daha az
to a smaller amount, extent, etc. in comparison to a previous state or another thing or person
Örnekler
He spoke less clearly after his surgery.
Ameliyatından sonra daha az net konuştu.
She 's less interested in sports than her brother.
O, sporla erkek kardeşinden daha az ilgileniyor.
02
daha az, daha az derecede
used to indicate a smaller amount or degree of something compared to another
Örnekler
She walks less now that the weather has turned cold.
Hava soğuduğu için artık daha az yürüyor.
He works less these days due to his semi-retirement.
Yarı emekliliği nedeniyle bu günlerde daha az çalışıyor.
less
01
daha az
used to indicate a smaller amount or degree
Örnekler
She decided to spend less time on social media.
Sosyal medyada daha az zaman geçirmeye karar verdi.
There are less people at the park today.
Bugün parkta daha az insan var.
-less
01
daha az, olmadan
used to indicate the absence of something or a particular quality
Örnekler
The room was completely soundless, creating an eerie silence.
Oda tamamen sessizdi, ürkütücü bir sessizlik yaratıyordu.
She gave him a smile that was entirely expressionless, revealing nothing of her thoughts.
Ona, düşüncelerinden hiçbir şey açığa vurmayan, tamamen ifadesiz bir gülümseme verdi.
less
01
daha az, daha azı
used to indicate a reduced amount or quantity of something
Örnekler
She used less of the spice in the soup to keep the flavor mild.
Çorbadaki baharatı daha az kullanarak tadı hafif tuttu.
With the new storage system, space is less of an issue than before.
Yeni depolama sistemi ile alan, eskisinden daha az bir sorun.
