Ledge
01
çıkıntı, pencere kenarı
a thin, shelf-like projection extending horizontally from a vertical face such as a wall or cliff
Örnekler
The cat settled comfortably on the window ledge to watch people passing below.
Kedi, aşağıdan geçen insanları izlemek için pencere çıkıntısı üzerine rahatça yerleşti.
Hikers paused on a rocky ledge halfway up the canyon to catch their breath.
Yürüyüşçüler, nefeslerini tutmak için kanyonun yarısındaki kayalık bir çıkıntı üzerinde durdular.
02
su altı platformu, batık çıkıntı
a submerged, shelf-like ridge of rock or sediment lying just beneath the water's surface near shore
Örnekler
Snorkelers drifted above the ledge, marveling at the schools of fish darting below.
Şnorkelciler, çıkıntının üzerinde süzülerek, aşağıda hızla hareket eden balık sürülerine hayran kaldılar.
Tidal currents carve small pools into the rocky ledge that teem with crabs at low tide.
Gelgit akıntıları, kayalık çıkıntı üzerinde gelgitin alçak olduğu zamanlarda yengeçlerle dolu küçük havuzlar oluşturur.
03
(Canada) the building where a provincial or territorial legislature meets
SlangÖrnekler
The protest took place outside the ledge.
He works at the ledge downtown.
04
(Canada) the group of elected officials in a provincial or territorial legislature
SlangÖrnekler
The ledge passed a new education bill.
He was elected to the ledge last year.
