juncture
junc
ˈʤənk
cenk
ture
ʧɜr
çır
British pronunciation
/d‍ʒˈʌŋkt‍ʃɐ/

"juncture"kelimesinin İngilizce tanımı ve anlamı

Juncture
01

kritik an

a certain stage or point in an activity, a process, or a series of events, particularly important
example
Örnekler
At this critical juncture, the company must decide whether to expand or downsize.
Bu kritik noktada, şirket genişlemeye mi yoksa küçülmeye mi karar vermelidir.
The negotiations reached a tense juncture when both sides refused to compromise.
Müzakereler, her iki tarafın da uzlaşmayı reddetmesiyle gergin bir aşamaya ulaştı.
02

birleşme noktası, kavşak

the way in which two or more things meet, join, or are connected
example
Örnekler
The juncture between the two metal plates was welded seamlessly.
İki metal plaka arasındaki bağlantı sorunsuz bir şekilde kaynaklandı.
Cracks appeared at the juncture of the wall and ceiling.
Duvar ve tavanın birleşim noktasında çatlaklar oluştu.
03

birleşme

the manner in which speech sounds are linked or separated, involving pauses, transitions, and rhythm, which affects how words are distinguished and understood
example
Örnekler
In " night rate " vs. " nitrate, " the juncture between sounds changes the meaning.
"Night rate" ile "nitrate" arasında, sesler arasındaki bağlantı anlamı değiştirir.
Clear juncture helps listeners distinguish between similar-sounding phrases.
Net bir bağlantı, dinleyicilerin benzer sesli ifadeler arasında ayrım yapmasına yardımcı olur.
LanGeek
Uygulamayı İndir
langeek application

Download Mobile App

stars

app store