insidious
01
sinsi
designed to lure, ensnare, or catch someone in a deceitful way
Örnekler
The spy set an insidious trap for his target.
Casus, hedefi için sinsi bir tuzak kurdu.
The scam was insidious, built to trick the elderly.
Dolandırıcılık sinsi idi, yaşlıları kandırmak için tasarlanmıştı.
02
sinsi, gizli
gradually causing harm without being obvious at first
Örnekler
The insidious erosion of trust damaged the team.
Güvenin sinsi aşınması takıma zarar verdi.
Stress often has insidious effects on the body.
Stresin vücut üzerinde genellikle sinsi etkileri vardır.
03
sinsi, gizli ilerleyen
(of illnesses or conditions) progressing unnoticed until advanced
Örnekler
Diabetes can be insidious, showing no symptoms for years.
Diyabet sinsi olabilir, yıllarca hiçbir belirti göstermez.
The insidious cancer spread before doctors detected it.
Sinsi kanser, doktorlar tespit etmeden önce yayıldı.
Leksikal Ağaç
insidiously
insidiousness
insidious
