impending
01
yaklaşan, gelecek
about to happen soon, often with a sense of threat or urgency
Örnekler
The impending birth of their first child filled the couple with excitement and anticipation.
İlk çocuklarının yaklaşan doğumu, çifti heyecan ve beklentiyle doldurdu.
As the dark clouds rolled in, the impending storm was unavoidable.
Kara bulutlar gelirken, yaklaşan fırtına kaçınılmazdı.
Örnekler
The villagers were warned of the impending volcanic eruption and began to evacuate immediately.
Köylüler, yaklaşan volkanik patlama konusunda uyarıldı ve hemen tahliyeye başladı.
His anxious demeanor revealed his concern over the impending decision that could change his career.
Endişeli tavrı, kariyerini değiştirebilecek yaklaşan karar konusundaki endişesini ortaya koydu.
Leksikal Ağaç
impending
pending
pend



























