to imbibe
01
soğurmak
to consume or absorb liquids, especially beverages
Transitive: to imbibe a liquid
Örnekler
During the celebration, guests were eager to imbibe the sparkling champagne in toast of the special occasion.
Kutlama sırasında, konuklar özel etkinlik şerefine köpüklü şampanyayı içmek için can atıyorlardı.
The tropical resort offered a diverse menu of fruity cocktails for guests to imbibe by the pool.
Tropik tatil köyü, misafirlerin havuz başında içmeleri için çeşitli meyveli kokteyller sunuyordu.
02
içine çekmek
to absorb or take in something as if drinking it
Transitive: to imbibe sth
Örnekler
She sat by the fire, imbibing the warmth and comfort it provided.
Ateşin yanına oturdu, sağladığı sıcaklığı ve rahatlığı içine çekiyordu.
He stood in awe, imbibing the beauty of the vast mountain landscape.
Geniş dağ manzarasının güzelliğini içine çekerek hayranlık içinde durdu.
03
özümsemek, içine çekmek
to take in ideas or knowledge deeply and fully
Transitive: to imbibe knowledge or ideas
Örnekler
She imbibed the philosophy of the course, applying it to her daily life.
O, kursun felsefesini içselleştirdi ve günlük hayatına uyguladı.
He spent hours reading, eager to imbibe new insights on history.
Tarih hakkında yeni bilgiler edinmek için hevesle saatlerce okudu.
04
emmek, özümsemek
to take in or soak up moisture, gas, light, or heat
Transitive: to imbibe liquid, gas, or l
Örnekler
The dry soil imbibed the rainwater after the storm.
Kuru toprak fırtınadan sonra yağmur suyunu emdi.
The sponge imbibed the spilled juice quickly.
Sünger, dökülen meyve suyunu hızla emdi.
Leksikal Ağaç
imbiber
imbibing
imbibition
imbibe
