to go forward
[phrase form: go]
01
ilerlemek, bir sonraki aşamaya geçmek
to advance to the next stage of a competition or process, especially by winning a preliminary round or meeting certain requirements
Intransitive: to go forward | to go forward to a next stage
Örnekler
The team 's victory in the semifinals allowed them to go forward to the championship match.
Takımın yarı finallerdeki zaferi, şampiyonluk maçına ilerlemelerini sağladı.
Only those who pass the initial screening interviews will go forward in the job application process.
Sadece ilk eleme görüşmelerini geçenler iş başvuru sürecinde ilerleyecek.
02
ilerlemek, devam etmek
to continue or make progress in a particular course of action
Intransitive: to go forward with an activity
Örnekler
Despite the challenges, the project team decided to go forward with their development plan.
Zorluklara rağmen, proje ekibi geliştirme planlarıyla ilerlemeye karar verdi.
We should go forward with the marketing campaign to reach a broader audience.
Daha geniş bir kitleye ulaşmak için pazarlama kampanyasıyla ilerlemeliyiz.
03
ilerlemek
to continue moving ahead physically
Intransitive
Örnekler
After reaching the crossroads, we decided to go forward on the left path.
Kavşağa ulaştıktan sonra, sol yolda ilerlemeye karar verdik.
The explorers planned to go forward through the dense forest to reach their destination.
Kaşifler, hedeflerine ulaşmak için yoğun ormanın içinden ilerlemeyi planladılar.
04
ilerlemek, saatleri ileri almak
(of clocks) to advance the time by one hour at the start of daylight saving time
Intransitive
Örnekler
The government announced that the clocks will go forward on the last Sunday of this month.
Hükümet, saatlerin bu ayın son pazar günü ileri alınacağını duyurdu.
In many regions, the clocks go forward in March to make better use of the longer days.
Birçok bölgede, saatler Mart ayında daha uzun günlerden daha iyi yararlanmak için ileri alınır.
