anterior
01
öndeki
belonging to the front part of the body
Örnekler
During the physical exam, the doctor inspected both the anterior and posterior surfaces of the patient's throat.
Fizik muayene sırasında, doktor hastanın boğazının hem ön hem de arka yüzeylerini inceledi.
The patient presented with swelling over the anterior surface of the ankle.
Hasta, ayak bileğinin ön yüzeyinde şişlik ile başvurdu.
02
evvelki
referring to things that happened first or earlier compared to something else
Örnekler
Historians referred to the anterior war as the conflict that preceded and led up to the current one under examination.
Tarihçiler, önceki savaşı, şu anda incelenen savaşa öncülük eden ve yol açan çatışma olarak nitelendirdi.
The antique dealer authenticated the vase based on comparing its design elements to anterior artistic styles from that period.
Antikacı, vazoyu tasarım unsurlarını o dönemin önceki sanatsal stilleriyle karşılaştırarak doğruladı.
Anterior
01
ön diş, kesici diş
a tooth situated at the front of the mouth
Leksikal Ağaç
anteriorly
anterior
