fluffy
Örnekler
The cat 's fur was fluffy and thick, making it irresistible to pet.
Kedinin tüyleri kabarık ve kalındı, bu da onu okşamaya karşı koyulmaz kılıyordu.
The clouds in the sky looked fluffy and white, like cotton candy.
Gökyüzündeki bulutlar kabarık ve beyaz görünüyordu, pamuk şekeri gibi.
02
kabarık, yumuşacık
puffed up and tender in texture, often used to describe certain cooked dishes
Örnekler
The chef served a fluffy omelet filled with fresh herbs and cheese, making it a delightful breakfast.
Şef, taze otlar ve peynirle dolu kabarık bir omlet servis etti ve bu da onu nefis bir kahvaltı yaptı.
She enjoyed a fluffy pancake stack, drizzled with maple syrup and topped with berries.
Akçaağaç şurubu serpiştirilmiş ve üzeri meyvelerle süslenmiş kabarık bir pankek yığınının tadını çıkardı.
03
yüzeysel, hafif
lacking depth or substance, often used to describe ideas or discussions
Örnekler
The article was criticized for its fluffy content, offering little more than surface-level insights.
Makale, yüzeysel içgörülerden biraz daha fazlasını sunan havalı içeriği nedeniyle eleştirildi.
She found the movie entertaining, but ultimately too fluffy to leave a lasting impression.
Filmi eğlenceli buldu, ancak sonunda kalıcı bir izlenim bırakamayacak kadar havai.
Leksikal Ağaç
fluffiness
fluffy
fluff



























