to flatten out
[phrase form: flatten]
01
düzleşmek, istikrara kavuşmak
to reach a point where growth or upward movement ceases, resulting in a stable or consistent level
Örnekler
After several years of rapid expansion, the company 's profits began to flatten out.
Birkaç yıllık hızlı genişlemenin ardından, şirketin kârları düzleşmeye başladı.
The stock market 's upward trend finally flattened out, leading to stability in investment values.
Borsanın yukarı yönlü eğilimi sonunda düzleşti, bu da yatırım değerlerinde istikrara yol açtı.
02
düzleşmek, düz hale gelmek
to gradually become flat, smooth, or level
Örnekler
After hours of ironing, the once wrinkled shirt started to flatten out nicely.
Saatlerce ütülemeden sonra, bir zamanlar buruşuk olan gömlek güzelce düzleşmeye başladı.
The path through the forest eventually flattens out, making it easier to walk.
Ormanın içindeki yol sonunda düzleşir, bu da yürümeyi kolaylaştırır.
03
düzleştirmek, ütülemek
to remove wrinkles or bumps and make something completely flat or level
Örnekler
She used an iron to flatten out the wrinkles in her dress.
Elbisesindeki kırışıklıkları düzleştirmek için bir ütü kullandı.
The construction crew worked hard to flatten out the surface of the road.
İnşaat ekibi, yolun yüzeyini düzleştirmek için çok çalıştı.



























