Facet
01
yön, faset
a particular aspect of something complex
Örnekler
We need to examine every facet of the issue before making a decision.
Karar vermeden önce sorunun her yönünü incelememiz gerekiyor.
Her personality has many facets, from playful to deeply introspective.
Kişiliğinin, oyunculuktan derin düşünceliye kadar birçok yönü vardır.
02
faset, yüzey
a polished, flat surface on a gemstone or bone, crucial for reflecting light in gems and for articulation in bones
Örnekler
The diamond's exquisite facets caught and reflected every ray of sunlight.
Elmasın zarif fasetleri her bir güneş ışınını yakalayıp yansıttı.
The vertebrae are interconnected by facets that enable smooth movement of the spine.
Omurlar, omurganın düzgün hareketini sağlayan fasetler ile birbirine bağlanmıştır.



























