Ara
to enshrine
01
kutsal bir yere koymak
to protect and honor something by placing it in a secure or revered place
Example
The historical document was enshrined in a climate-controlled museum to protect it from deterioration.
Tarihi belge, bozulmaktan korumak için iklim kontrollü bir müzede muhafaza edildi.
The artist 's masterpiece was enshrined in a prestigious gallery to ensure its preservation for future generations.
Sanatçının başyapıtı, gelecek nesiller için korunmasını sağlamak amacıyla prestijli bir galeride muhafaza edildi.
02
kutsal saymak, yüceltmek
to preserve or cherish as though sacred
Example
The constitution enshrines the fundamental rights and freedoms of citizens.
Anayasa, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini yüceltir.
The company 's mission statement enshrined its commitment to sustainability and ethical business practices.
Şirketin misyon bildirgesi, sürdürülebilirlik ve etik iş uygulamalarına olan bağlılığını yüceltir.
